
Eskiden çizgi roman filmi yapmak zordu. Özellikle 90’lardaki çizgi karakterler basit kişilikler, tuhaf hikayeler ve parlak kostümlerle çizildiğinden, bunları sinema seyircisinin hoşuna gidecek hale nasıl getirileceği de bir sorun olarak görülüyordu. Aksiyon filmlerinde ciddi bakışlı polis ya da asker sunmaya alışkın olan film yapımcıları, palyaço gibi gözükebilecek çizgi karakterlerin seyirci tarafından ciddiye alınmayacağından endişe ediyordu. Her ne kadar Batman, The Mask, Blade, Men in Black, The Crow ve Teenage Mutant Ninja Turtles filmleri büyük övgülerle karşılaşmış ve kendi hayran kitlesini oluşturmuşsa da, “çizgi roman filmi” dendiği zaman akla Spawn, Judge Dredd, The Phantom, Steel, Generation X, Batman & Robin, Teenage Mutant Ninja Turtles III, Daredevil gibi filmler geliyordu. Haliyle “çizgi romanlara sadık olan filmler kötüdür” gibi bir algı oluşmasına ve X-Men gibi filmlerin özellikle çizgi romandan uzak bir şekilde yapılmasına kadar gitti bu iş, hatırlarsınız ilk filminde “sarı taytlarla” dalga geçiliyordu.
Bu dediğim algıyı kırabilmeyi başaran film, Iron Man oldu. Bir dönem Marvel, çizgi romanlarının sinemaya aktarılması için, bazı film şirketlerine karakter haklarını satma yoluna gitmişti. Ama daha sonra, mantıklı bulduğum bir şekilde kendi film stüdyosunu kurmaya karar verdi. Iron Man, bu stüdyo tarafından 2008’de çıkartılan ilk filmdi, ve çizgi romanlarda gördüğümüz karakteri ve senaryoları bence çok başarılı bir şekilde aktarmayı başardı. Çizgi romanlardaki kostümlerin ve hikayelerin sinemaya aktarılamayacağı algısını da yokettiler. Bu sayede The Avengers, Guardians of the Galaxy ve Captain America: The Winter Soldier gibi şahane filmler görme şansına kavuştuk.
Marvel’ın bahsettiğim başarıyı sağlayabilmesi için kullandığı bir formül var, ve bu formül son zamanlarda kendini fazlaca tekrar etmeye başlamış gibi, özellikle eleştirmenlerden ve seyirciden bu yönde bir tepki görmekteyim. Marvel, hem çizgi roman hayranlarına hem de genel seyirciye hitap edebilmek için biraz fazla güvenli ve risksiz davranmayı seçiyor gibi geliyor. Bence Black Panther filminde, bu güvenli formülden uzaklaşıp, bambaşka bir Marvel filmi yapmayı becermişler. Fox’un Logan filmi gibi apayrı tür bir film çıkmamış, yine aksiyon filmi olmuş, ama aksiyon türüne çok yönlü yaklaşmayı becerdiklerini ve bu formülden uzaklaşmayı başardıklarını söyleyebilirim.
Black Panther, ilk siyahi süper kahraman olarak büyük bir öneme sahiptir. Justice League filminde gördüğümüz Cyborg 1980 yılında, CW kanalında dizisi başlayan Black Lightning 1977 yılında, X-Men filmlerinde gördüğümüz Storm 1975 yılında, yukarıda da filminden bahsettiğim Blade 1973 yılında, Netflix dizisiyle tanıdığımız Luke Cage 1972 yılında, Captain America filminde karşımıza çıkan Sam Wilson (The Falcon) ise 1969 yılında sunulan karakterler. Black Panther, onlardan da önce 1966 yılında ve efsane Jack Kirby’nin çizimleriyle hayat bulmuştu. İlk kez Fantastic Four’un 52. sayısıyla gördüğümüz karakter, Klaw’a karşı dörtlünün yardımını istemiş ve sonrasında da kendi maceralarına adım atmıştı.
Karakterin tek önemi siyahi olması değil elbette. Kendisi Marvel’ın Batman’i gibi bir konumda diyebiliriz. Krallığı Wakanda’nın korunmasına çok önem veriyor, Avengers’ın ihtiyaç duyduğunda çağırdığı bir üyesi, Black Panther oluncaya kadar çok çeşitli eğitimler almış ve dövüş teknikleri konusunda deneyim kazanmış, savaşırken avantaj sağlayabilecek aletler kullanıyor, aşırı zengin ve siyah renkli bir kostüm giyiyor. Buraya kadar konseptleri birbirine benzerlik gösteriyor. Batman’den en önemli farkı ise, özel bir meyve sayesinde elde ettiği insanüstü güçleri. Böyle bir karakterin şimdiye kadar filmi yapılmamış olması çok şaşırtıcı gelmesi lazım. Aslında bazı Marvel çizgi film serilerinde misafir karakter olarak görmüşlüğümüz var. Ultimate Avengers çizgi roman uyarlamasının ikinci filmi Rise of the Panther da kendisinin üstüne hazırlanmıştı. Hatta herkese tavsiye ettiğim, Marvel Knight serisine bağlı ve John Romita Jr (meşhur çizer John Romita’nın oğlu) tarafından çizilen Black Panther çizgi romanlarının uyarlaması bir çizgi filmi de vardı. Bu bahsettiğim çizgi roman serisi, ilk defa Black Panther’la tanışacak kişiler için yeterince doyurucu ve sürükleyici olmuştu. Çizgi film uyarlaması da, bu kaliteye yaraşır biçimde özenle yapılmış, müzikler için daha da büyük bir özenden bahsedebilirim. İster çizgi romanı olsun, ister çizgi filmi, mutlaka birini seçip tatmalısınız.
Bu kadar uzun anlattığıma bakarsanız, bu yeni filme çok büyük bir beklentiyle gittiğimi anlayacağınızı düşünüyorum. Bahsettiğim çizgi filmin gölgesinde kalabileceğinden endişe ediyordum. Hele Amerika’da politik şımarıklığın getirdiği ırkçılık tartışmalarına alet edilmesi (kadronun %90 siyahi olduğu için “diverse” olduğundan bahsedilmesi felan) beni biraz tedirgin etmişti. Çocukluk kahramanlarımdan Örümcek Adam’ın, Spider-Man: Homecoming ile Disney XD’leştirilmiş olması ve bu politika zırvalıklarının kurbanı haline gelmesi, bu tedirginliklerimi körüklemişti. Ama hemen belirteyim, kesinlikle beklentilerimin üstünde bir filmle karşılaştım.
Film, bu bahsettiğim politik tartışmalardan uzak kalmış ve tamamen Black Panther mitolojisine odaklanmış. Black Panther’ın kim olduğunu hiç bilmiyorsanız dahi, hikaye boyunca önemli noktalara değinilmiş, ve çizgi romanlarda yer alan çoğu kilit karakter dahil edilmiş. Bu unsurlar aktarılırken, seyirci aptal yerine konulmamış, vaaz verirmiş gibi anlatılmamış, hikayenin doğal akışının bir parçası olarak kullanılmış. Eğer Black Panther hikayelerini bilmiyorsanız, temel konuları anlayacağınızı, eğer zaten hakimseniz de tanıdık göndermeler şeklinde keyifle karşılayacağınızı düşünüyorum.
Wakanda çok ilginç bir toplum olarak sunulmuş, kültürel açıdan Animism ve Shamanism dönemleri arasında yer alan ama teknolojik açıdan almış başını giden bir toplum, bu da sıradışı bir tezatlık yaratmış. Kostüm tasarımları, müzik seçimleri, şehir yaşantısı, töre ve törenlerde hep bunu gözlemleyebiliyorsunuz, primitif hislere hitap eden ama aynı zamanda son derece modern havası var. Bu bahsettiğim toplum yapısı, tek tanrılı dinlerle yozlaşmış ve baskılanmış Batı ve Doğu toplumlarına bir alternatif gibi geliyor. Ülkenin yönetiminde kadınların da erkekler kadar söz sahibi olması, sırf kadınlardan oluşan ve kralı korumakla görevli Dora Milaje ekibi, alışkan olmadığımız eşitlikçi bir görüntü yaratıyor. Bir yandan da eski şamanistik Orta Asya Türk devletlerine benzerlik dikkat çekiyor.
Oyuncu seçimleri çok başarılı. Black Panther’dan başlayayım. Aslında karakterin hayranları Idris Elba, Djimon Hounsou, Michael Jai White, Chiwetel Ejiofor görmek istiyordu. Ancak, Idris Elba Thor filminde Heimdall, Djimon Hounsou da Guardians of the Galaxy filminde Korath rolünde oynayınca, bu iki aktör mümkün olmadı. Chiwetel Ejiofor’e sıcak bakılırken (o da zaten Doctor Strange filminde Baron Mondo rolüne seçildi) karşımıza Chadwick Boseman çıkmıştı ve çok şaşırtmıştı. Ama Civil War filmindeki gösterdiği performans ile hayranların kafasındaki soru işaretlerini yokettiğini düşünüyorum. Benzer bir performansı bu filmde de görüyoruz. Michael B. Jordan’ın Killmonger karakteri için biraz zayıf kaldığını düşünüyordum, ama fiziksel olarak Black Panther’dan üstün olduğunu iyi kotarmış ve komplike karakter rolünü iyi canlandırabilmiş. M’Baku rolündeki Winston Duke, tam bir goril gibi oynamış, hem görüntü hem de tavırları açısından bayıldım. Florence Kasumba, çizgi romanlardaki Ayo karakterini acayip andırıyor, iyi seçim olmuş. Andy Serkis’i Yüzüklerin Efendisi (Lord of the Rings) üçlemesinde Gollum, Maymunlar Cehennemi (Planet of the Apes) serisinde Caesar olarak tanıyor olmalısınız, animasyon ve oyunculuk konusunda yaptıkları yüzünden yaşayan efsane gibi gördüğüm birisi, Klaw rolünde de cuk diye oturmuş. Kendisini daha önce Avengers: Age of Ultron filminde görmüştük zaten, ama burada rolünde çok daha canlı bir şekilde oynamış. Everett K. Ross için seçilen Martin Freeman de çok iyi bir oyuncudur, Bilbo, John Watson, Oliver Chamberlain, Arthur Dent, Tim Canterbury rolleriyle biliyoruz. Ama o da Civil War’daki karakterini daha başarıyla canlandırma fırsatı bulmuş, film içinde önemli bir konumda yer almış. Forest Whitaker’ın sevimli halinden dolayı, bilge rollerde olmasını izlemeyi sevdiğimden, bu filmdeki karakterine de iyi oturduğunu düşünüyorum. Bu saydıklarım, en önemli gördüğüm oyuncular oldu, ama diğer oyuncular da bir o kadar iyi seçimler olmuş diyebilirim.
Hikaye, Black Panther’a odaklı ilerlemiyor. Her karakterin hikaye üstündeki etkisini ve katkısını işliyor, bu yüzden de karakterlerin geçmişleri, kişilikleri, ve oyuncuların rollerindeki performanslarının önemi artıyor. İçiçe geçmiş olayların bir noktada keşiştiğini, ve her karakterin geçmişinin ana olaya müdahale ettiğini görüyoruz. T’Challa’nın kral olduktan sonra yaşadığı sorunlar ve sorumluluklar işleniyor, ama bu sorunlar karşısında diğer karakterlerin içine girdiği sorumluluklar da atlanmıyor. Bu da her karakterin o dünyanın birer parçasıymış gibi davranmalarını sağlıyor.
Filmi IMAX’te izledim, birçok sahnede IMAX ve 3D’nin hakkını verdiklerini düşünüyorum. Sanki salonda 5 saat kalmışsınız gibi içine çekiyor, ve yaratılan dünyanın bir parçasıymışsınız gibi hissediyorsunuz. Kesinlikle düzgün bir sinemada izlemenizi tavsiye ederim. Son yıllarda moda olan Türkçe Altyazılı sitelerinden izleme alışkanlığı var, sakın bu filmi öyle izlemeyin, etkisinin çoğunu kaybedeceğini ve amaçladıkları tadı vermeyeceğini söyleyebilirim. Özellikle manzara sahnelerinde renkleri içinize kadar işlemeyi başarıyor.
Marvel Sinematik Evreni’nin (MCU) diğer filmleriyle kıyaslamaya kalktığımda beceremiyorum. Beni en çok doyuran ve çizgi roman ruhunu en iyi yaşatan film oldu. Ama “Guardians of the Galaxy ve Winter Soldier’dan daha mı iyi” diye sorarsanız, “Hayır” derim. En iyi MCU filmi değil, ama en başarılısı. Dediğim gibi diğer filmlerle kıyaslamak çok zor, ayrı değerlendirmek gerekiyor. Bu yüzden de “Bambaşka bir Marvel filmi” başlığını vermeyi doğru buldum.
Ana konu olarak gördüğüm şu oldu: “Dünyanın siyah ve beyaz diye ayrılmaması, grilikler üstüne kurulması, ama sahip olduğumuz griliklerin de büyük etkilerle geri dönebileceği”
Konuyu işleyiş tarzı ve çizgi romanlardan aldıkları yüzünden, bu filmden oldukça olumlu ayrıldım. Henüz izlememiş herkese tavsiye ederim.